Sayfa 177:
3. Etkinlik
1. grup= küfe adlı manzume üç bentten oluşan birimlere sahiptir. Bu birimler tema etrafında bir araya getirilmiştir.
2. grup=---ben
----erkenden :-en tam kafiye
-----demek
-----bilmeyerek :-ek tam kafiye
-----dalgalanır
-----dayanır :-nır redif , -a tam kafiye
Şiirin ritmi aruz ölçüsüyle sağlanmıştır.Ayrıca konuşma dili ve doğal dil, ahengin sağlanmasında etkilidir.
1.a )Küfe manzumesi, şairinde belirlediği birimler doğrultusunda üç bölüme ayrılabilir.Şair bu bölümlerde konuşma dili özelliklerine önem vermiştir.Bu da dilin kaynağının halk olduğunu göstermektedir.
b)Konuşma şeklindeki bölümlerin diğer bölümlere göre sade olması , halk söyleyişlerine yer verilmesi dolayısıyladır.Bu durum metne konuşma dili ve doğal dilin ahengini sağlamaktadır.
2)Küfe manzumesi,anlatmaya bağlı edebi metinler ilede ilişkilendirlebilir. Bu ilişkilendirme Küfe adlı manzumenin hikaye ile olay örgüsü, kişiler, mekan ve zaman yönüyle ilişkilendirilmesinide sağlar
3)Küfe manzumesindeki kişiler ve olaylar , bir konak ya da saray içinde anlatılamaz.Olayın kahramanında bir şehzade olarak anlatılması mümkün değildir.Manzumedeki anlatılanların yaşandığı sosyal kesim buna uygun değildir.
4)Küfe manzuemesindeki özellikler,fecri ati ve servetifunun şiirlerinin kişisel eğilimleriyle farklı olarak topluma yöneldiğini göstermektedir.
5)Küfe manzumesinin teması yoksulluktur.
6)Manzumenin yoksulluk- gerçeklik çatışmasına dayanan gerçekliği ,sosyal problem olarak kurmaca gerçekliğin sınırlerında dönemini yansıtmaktadır.
7)Küfe manzumesi, manzum hikey geleneği ve halkın yaşayış tarzını anlatan anlayışıyla gelenek ve edebi anlayış bakımından ilişkilendirilebilir.
8)Mehmet Âkif Ersoy'un Edebî Kişiliği
**ümünün üzerinden 65 yıl geçmesine rağmen büyük şair, fikir ve dava adamı Mehmet Akif Ersoy; birbirinden güzel şiirleriyle, destanlarıyla, ölümsüz İstiklâl Marşı'yla ahlâk ve fazilet örneklerini sergilediği hatıralarıyla hâlâ aramızda yaşamaktadır.
O, sanatını İslâm'ın anlaşılması ve Müslümanların birliği için kullanmış, kuvvetli bir iman ve heyecanla sadece Türk Şiiri'nin değil, belki dünya şiirinin en mükemmel manzûmelerini söylemiştir.
Zaman,çok iyi değerlendiricidir.Mehmet Akif Ersoy gibi büyük insanların düşüncelerinin, mücadelerinin, attıkları adımların ne kadar doğru olduğunu gün geçtikçe daha iyi ortaya çıkarmaktadır.
Türkçe'ye kuvvetle hakim, Arapça ve Fransızca'yı çok iyi bilen Akif'in ilk şiir çalışmaları Baytar Mektebi'nde okuduğu yıllarda başlar.Yayınlanan ilk şiiri " Kur'an'a Hitap" başlığını taşır.Mehmet Akif, şiire Muallim Naci gibi sağlam söy- leyişli bir üstadın izinden yürüyerek başlamış, doğudan Hafız ve Sadî'yi, batıdan Lamartine ve Alexandre Dumas'ı beğenmiş ve okumuştur.
Şair,1908'den sonra, aruz ölçüsünü başarıyla kullanarak halkın dert ve sıkıntılarını dile getirdiği manzum hikayeleriyle dikkatleri üzerine çeker.Bu hikâyelerde camiler, kahvehaneler, sokaklar, meyhaneler, hastaneler, yetimler, yoksullar, idari bozukluklar tablo tablo tasvir edilir.
"... Hayır, hayâl ile yoktur benim alışverişim. İnan ki her ne demişsem görüp de söylemişim."
1912'li yıllar savaş yıllarıdır.Toplum şairinin şiiri değişir, destanlaşır.İlk büyük destan Çanakkale'de yaşanır ve yazılır.Bu destanın kahramanları gençliğimiz ve milletimizdir.Akif, milletinin namusunu çiğnetmeyen bu imanlı nesilden çok ümitlidir.Bu nesil, memlekete fen ve teknolojiyle donanmış, ahlâklı ve imanlı bir medeniyet getirecektir.Şair, "Çanakkale Şehitlerine" isimli şiirinde savaş anını canlı tablolarla coşkun bir şekilde anlatır.Şiirinde insanı saran ve savaş ortamının büyük dehşetini hissettiren bir anlatım hakimdir.Seçilen kelimeler, kafiyeler, ses özellikleri, savaş manzarasıyla bütünleşir ve şöyle dile gelir.
"Öteden sâikalar parçalıyor âfakı: Beriden zelzeleler kaldırıyor amâkı: Bomba şimşekleri beyniinden inip her siperin:. Sönüyor göğsünün üstünde o aslan neferin. Yerin altında cehennem gibi binlerce Lağam. Atılan her lağamın yaktığı: yüzlerce adam. **üm indirmede gökler, ölü püskürmede yer O ne müthiş tipidir:saavrulur enkaz-ı beşer"
İkinci destan hüzün destanıdır.Bursa, İstiklâl Harbi öncesinde Yunanlılar tarafından işgal edilir.Bu hadise; Türk tarihinin en acı hadisesidir.O gün, Osmanlı Devleti'nin kurucusu Osman Gazi'nin Gümüşlü'deki türbesinde Türk'ün mu- kaddesatına hakaret edilir.Bu durum karşısında büyük bir ıstırapla haykıran ilk Türk şairi Mehmet Akif olur.Bunun üzerine Bülbül şiirini yazar.Milli şairimiz Akif, bu şiirinde 27 asırlık şiir lisanımızı tam bir gönül ürperişiyle bir yanık bülbül gibi inletir.Şiirin -nın, - nin diye musîkîsinde bir inleyiş duyulur.
Şöyle der:
"Eşin var, âşiyanın var, baharın var ki beklerdin. Kıyametler koparmak neydi ey bülbül, nedir derdin? O zümrüt tahta kondun bir semavi saltanat kurdun; Cihanın yurdu hep çiğnense, çiğnenmez senin yurdun"
Nihayet milli şairimizin de tam merkezinde olduğu büyük bir milletin her şeyini ortaya koyarak yaptığı büyük bir savaş, Kurtuluş Savaşı ve milli şairimiz Mehmet Akif'in ümidiyle, imanıyla ortaya koyduğu İstiklâl Savaşımız kadar büyük bir eser İstiklâl Marşımız'dır.İstiklâl Marşı'nda bir milletin kendine olan güveni, imanı, ümidi, haklılığı, hür ve bağımsız yaşama kararlılığı ve geleceğe uzanan duası vardır.Bu marş Türkçe'nin bütün inceliklerini bilen bir şair tarafın- dan tam bir lisan ve vicdan sağlamlılığı içinde yazılmıştır.Akif'in Safahat'ına almadığı İstiklâl Marşı tam 724 şiir içinden seçilerek kabul edilmiştir.Bugün her zamankinden daha çok Akif'lere, Asım'lara bu milletin ihtiyacı var!
Nice Akifler'in ve nice Asımlar'ın yetişmeleri ümidiyle...
Anlama Ve Yorumlama
1)Verilen şirin ahenk ve yapı bakımından Küfe manzumesiyle parallelik gösterirken,tema ve dil bakımından Küfe manzumesinden ayrılmaktadır.
2)Bir olayın manzum şekilde yazılması,anlatılanların daha etkili bir biçimde anlatılmasını sağlamak amacıyladır.Bu nedenle Mehmet Akif'in manzum hikayeleri sosyal hayattan bir kesit taşıdığı için dönemin aynası hükmündedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder