Sayfa 179
**çme Ve Değerlendirme
1)D
Y
D
2)Tevfik Fikret.......konuşma
3)A
4)Mehmet Akif'in manzum hikayeleri , didaktik yöne ve anlatım tarzı bakımından Doğu edebiyatındaki mesnevi ile ilişkilendirilebilir..
Sayfa 179 daki etkinlik
ÖMER SEYFETTİN:
Türk hikâyeciliğinin önemli isimlerinden olan Ömer Seyfettin, Yeni Lisan davasını ortaya atıp savunan ve ona tam bir bağlılıkla ilk başarılı örneklerini veren sanatçıdır. Ömer Seyfettin Türk edebiyatında hikâyeciliği bir meslek haline getiren yazardır. Tanzimat döneminde edebiyatımıza giren küçük hikâye onunla başlı başına bir tür halini almıştır. Konularını çoğunlukla gerçek hayattan aldığı hikâyeleri ile toplumda milli bilinci uyandırmaya çalışmıştır. Beyaz Lale, Bomba, Hürriyet Bayrakları, Ashab-ı Kehfimiz, Bahar ve Kelebekler, Kızıl Elma Neresi? bu amaca; uygun hikâyelerdir. Tarihi kahramanlık olaylarını işlediği hikâyelerinde ulusta kendine güven duygusu uyandırmaya çalışmıştır. "Vire, Başını Vermeyen Şehit, Pembe İncili Kaftan, Forsa, Topuz" bu türden hikâyeleridir. Toplumun aksayan yönlerini mizah yoluyla eleştirmiştir. O, Batılılaşma özentisi içindeki tiplere karşıdır. "Yüksek Ökçeler, Koç, Külah, Nasıl Kurtarmış, Çakmak" gibi hikâyeleri mizahla ilgilidir. Ömer Seyfettin hikâyelerinin konularını günlük yaşamdan, anılardan ve tarihteki kahramanlık örneklerinden almıştır. Yazarın dili yalın ve anlaşılırdır. Hikâyeleri gücünü, anlattığı çekici olaylardan alır; hikâyeler çoğu zaman beklenmedik biçimde sona erer. Hikâyelerinde gözlem önemlidir, realizmin etkisi görülür. Yazar, karakter bulmada oldukça başarılıdır. Ancak hikâyelerinde psikolojik açıdan bir derinlik yoktur. Efruz Bey yazarın roman türündeki eseridir.
REFİK HALİT KARAY :
Ünlü gazeteci ve yazar Refik Halit Karay tedavi gördüğü Şişli Sağlık Yurdu’nda 18 Haziran 1965’te öldü. 15 Mart 1888’de İstanbul’da doğan Karay, Galatasaray Sultanisi’ndeki öğreniminden sonra Hukuk Mektebi’nde okudu ve bir yandan da Maliye Nezareti’nde çalıştı. Meşrutiyetin ilanı üzerine okulunu ve işini bırakarak gazeteciliğe başladı. Servet-i Fünun ile Tercüman-ı Hakikat gazetelerinde çevirmenlik yaptı ve yalnızca iki hafta çıkabilen Son Havadis gazetesini kurdu. Fecr-i Ati topluluğunda yer alan Refik Halit, Kalem ve Cem mizah dergilerinde “Kirpi” imzasıyla yazılar yayımladı. Ancak, yönetimdeki İttihat ve Terakki Fırkası’na muhalif tutumu yüzünden Sinop’a sürüldü. Sürgün dönemi Çorum, Ankara ve Bilecik’te devam eden Karay, 1918’de Ziya Gökalp’in çabalarıyla İstanbul’a dönerek Robert Kolej’de Türkçe öğretmenliğine ve gazeteciliğe başladı. Mütareke yıllarında Hürriyet ve İtilaf Fırkası’na giren Karay, 1922’de Aydede adlı mizah dergisini çıkarmaya başladı. Kurtuluş Savaşı’na karşı yazıları ve davranışları nedeniyle zaferden sonra “Yüzellilikler” listesine alınınca, yurdu terk etmek zorunda kaldı. 15 yıllık sürgün yaşamını Beyrut ve Halep’te geçiren yazar, burada Doğruyol ve Vahdet adlı Türkçe yayımlanan gazeteleri yönetti. Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Gençlik ve Edebiyat Hatıraları’nda, Atatürk’ün yazılarını çok sevdiği Karay’ın yurda dönmesini istediğini ve içişleri bakanına bu durumu çözmesini söylediğini, bunun üzerine bakan Şükrü Kaya’nın Karay’a bir sınır karakoluna teslim olmasını teklif ettiğini, ancak Refik Halit’in bu çözümü reddettiğini ve böylece “Yüzellilikler”in affı için 1938’de bir kanun çıkarıldığını yazar. Refik Halit yurda döndükten sonra yeniden gazeteciliğe başladı, ancak, politikayla hiç ilgilenmedi. Yazar, Türk öykücülüğünün Anadolu’ya yönelmesini sağlamış, yapıtlarında akıcı, gün****k konuşma dilini kullanmıştır. Romanlarında gerçekçilikten popüler romana doğru bir geçiş gösteren Karay’ın önemli yapıtları arasında İstanbul’un İki Yüzü, Nilgün, Bugünün Saraylısı, Guguklu Saat, Üç Nesil Üç Hayat sayılabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder